top of page

Çocuğumla Beraber Yatsam Ne Olur?

  • Writer: Burak Kirayoglu
    Burak Kirayoglu
  • Sep 24, 2024
  • 4 min read

Updated: Feb 6

Ailedeki konumlanma açısından anne-baba yatağı hayati öneme sahiptir. Çoğu anne-baba bunun farkında değildir. ‘’Ne olacak bizim yatağımızda yatıyor. Biz de yatıyorduk.’’ derler. Anne-baba ile yattığı zaman çocuk aslında yapay bir yetişkin konumu alıyor.


Çocukların hayata ilişkin bilgileri yaşı ile sınırlıdır. Birçok şeyi çocuklar bildiğini varsayar. Ama görmediği, bilmediği bir alan vardır; o da cinsel hayat, özellikle de yetişkinlerin cinsel hayatı. Anne-babanın yatak odası, onların cinsel hayatlarının da konu olduğu bir yerdir. Bu yönüyle anne-babanın yatak odasının işlevinin çocuğun anlamadığı bir yanı vardır. Çocuk onların arasına girince ve onlarla beraber yattığı zaman artık ebeveynleri ile arasında hiçbir fark kalmamıştır. Çocuk her şeyi bilen ve büyüklerin yaptığı her şeyi yapan konumuna geçmiş olur. Onların yatak odasında, onların arasına girip büyüklerin yaptığı gibi onlarla aynı yatakta yatarak, onların yaptığı şeylerin aynısını yapıyor olduğu yanılsamasını yaşar. Bu durumda nesil ve cinsiyet farkı ortadan kalkar. Kendi cinsel kimliklerini ve henüz çocuk olduklarını, ebeveynleriyle arasında nesil farkı olduğunu anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanırlar.


Ergenlikten sonra anne baba ile yatmak ruh sağlığı uzmanları için çok doğal karşılanan bir durum değildir. Ergenlikle birlikte kız ve erkek çocuklarının bedeni bir yetişkin bedenine benzeyecek şekilde cinsel işlevlerin gelişmesi doğrultusunda değişir. Böyle bir gelişim döneminde olan bir çocukla birlikte aynı yatağa girmek uygun görülen bir şey değildir.


Eşler arasında yaşanan zorluklardan sonra çocuk, sanki doğal bir korunma yöntemi konumunu alır ve çocukla beraber yatılır. Böylece eşler birbirinden uzaklaşmış olur. Çocukların beraber yatma arzusu gerçekten kimin arzusudur? 3 yaşına kadar ayrı yatmış bir çocuk bile bu gelişim döneminde anne-babasının yatak odasında olanları merak eder. Çeşitli bahanelerle, çoğu zaman korktuğunu söyleyerek onların yanında yatar ya da ebeveynlerinden birini kendi odasına alır. Çocuklar korktuklarında kendi odalarında tekrar uykuya dalana kadar desteklenebilirler.


Ensest, en temel yasaklardan biridir. 3-6 yaş döneminde nesil ve cinsiyet farkını anlamaya çalışan küçük bir çocuk için sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirebilmesi için anne-babasından fiziksel olarak mesafe almaya ihtiyacı vardır. ‘’Kardeş kardeş yatıyoruz.’’ diye söyleyenlerin söylediklerinden biraz kuşku duymak gerekir. Çünkü çocuğun yeri anne-baba yatağı değildir. Bu tüm çocuklar için geçerlidir. Aynı yatakta normalde aralarında cinselliğin yasak olduğu kişilerin bu şekilde uyumaları bir tür enseste yatkın bir tutum gibidir.


Anne-baba ile yatan ergenlerin durumu çok ciddidir. Çocuklar özellikle ergenlik döneminde bedensel değişikliklerden dolayı anne-babalarından kaçar gibidirler. Anne-babaları gelip öpmek istediklerinde bile bunu istemediklerini belli eden davranışlar sergilerler. Özellikle erkek çocuklar anne-babayı iter. Anne-baba onun için tehlikelidir. Kendisi de cinsel olarak artık faal hale geçmiştir. O yüzden ergen anne-babasından kaçar. Kaçmıyor anne ya da babaya sığınıyorsa o zaman çok hayati bir sıkıntısı var ki, bu ensest korkusu devreden çıkıyordur. Anne-baba ile yatıyorsa, ensestin doğurduğu kaygıyı göremeyecek kadar şiddetli başka bir kaygısı var ki, çocuk gözünü karartıp anne-babası ile yatmak istiyordur.


3-6 yaş döneminde çocuklar kendi cinsel kimliklerinin, çevrelerindeki kadın ve erkeklerin fiziksel farklarını fark etmeye başlarlar. Bir çocuğun kendi cinsel dünyasıyla, bir yetişkinin cinsel dünyası birbirinden farklıdır. Çocuğun dili sevgi dili, yetişkininki ise şehvet dilidir. Yetişkinin genital bir cinselliği vardır. Çocukta henüz bu anlamda bir genitalite keşfi yoktur. Yetişkin kendi dünyasındaki karmaşa ile çocuğun dünyasına girdiğinde ebeveynlerin çocuklarını dudaktan öpmesi, popodan ısırması gibi davranışları da buna dahil olmak üzere çocuğun zihnindeki sevgi ve cinsel dili birbirine karıştırır.


Yetişkin birey çocuğu bu anlamıyla işgal ettiğinde çocuğun bedeninin sınırlarına dair bütünlük algısı ve kendi kendisine kurduğu hayal dünyasının yıkılmasına sebep olur. Çocuğun her anlamda bedeninin buna hazır olmayışı, bedensel olanı ruhsallığa entegre edemeyecek olması ve bu yaşanılanlara anlam veremeyecek olmasıyla cinsellik barındıran her türlü davranışı travmatik olarak deneyimler. Her çocuk kendi mahremiyet sınırlarını önce evin içerisinde ona koyulan sınırlardan öğrenir.

 

Anna Freud'un ergenlik ile ilgili çok fazla katkısı vardır. Ergenlik çok çalkantılı ve zor bir dönemdir. Ruhsal enerji, durtusellik, ödip yeniden canlanır. Dürtüselliğin şiddetine üstbenlik nasıl dayanacaktır. Dürtüler çok kuvvetlidir çünkü. Bu anlamda davranış sorunları, bunları yorumlama, bunlarla ilgili katkıları çok fazladır. Ergenlikte ortaya çıkan dürtüsellik, taşkınlık benlik ve id arasındaki dengeyi bozar ve benliği zayıflatır. Ejderha gibi düşünün, alevler çıkar. Delikanlı denir. Kan şiddettir, deli kontrolsüz demektir. Çok iyi oturan bir ifadedir. Adeta içeriden bir ejderha çıkar. Aynı zamanda cinsel fanteziler, düşlemler, dünyayı cinsel gözlüklerle görme bütün bu dürtüsel çıkış içeride bir kaos yaratır. Latans dönemi oldukça sakin bir dönemdir her şey normal gidiyorsa ve ergenlik bu dengeleri bozar. Ödip yeniden canlanır der. Babasının görüşlerini Anna Freud burada birebir takip eder. Anne baba artık cinsel yönleri ile de görülür. Dolayısıyla erkek çocuklar annelerinden daha fazla mesafe isterler. Bu erotizasyon onlara fazla gelir. Artık anne o eskinin cinsellikten arındırılmış nesnesi olmaktan çıkar. Her şeye cinsel gözlükle baktığı için biraz daha mesafe almak ister. Hem de çocukluktan kurtulmak için.

 

Bir erkek çocuğu ele alalım. Annesine ‘’Ben şimdi mastürbasyon yaptım.’’ veya başka cinsel sorular ‘’Penisimde şu oluyor.’’ gibi şeyler söylüyorsa, bu çocuğun latans yaşamadığını söyleyebiliriz. 6-10 yaş arasında dürtülerin daha uykuya geçtiği ve sakin olduğu latans dönemi olmamıştır. Herkes latans dönemine giremez. Ebeveynin nesil farkı koyması, aynı düzlemde olmaması, erkek çocuk için babanın yasaklarını kabul etmek, anneyle bir çift olmadığının idraki ‘’Onların ikisi bir çift. Ben dışarıdayım. Bükemediğim (babanın) eli öperim, kabul ediyorum.’’ ve vazgeçiştir. Cinsel dürtünün uykuya geçmesi, ödipal arzunun uykuya geçmesi ve nesil farkının tanınması. Latans dönemi yaşayan bir çocuk böyle bir konuyu annesine getirmez. Cinsel dürtüye karşı 6-7, en geç 8 yaşında devreye giren bir utangaçlık vardır. Utangaçlık, dürtü kontrolünü sağlar. Herkesin önünde soyunmaz. 4 yaşındaki çocuk gider tuvaletin kapısını kapatır. Herkesin önünde soyunmaz. Bir öpüşme gördüğünde latans çocuğu ‘’Ay çok iğrenç.’’ der. Bu çocuğun cinsellikten korktuğu anlamına gelmez. Utangaçlıkla ilgilidir. Aynı çocuk ergen olduğunda çok sıkışıyorsa erkek çocuk böyle bir soruyu babasına yöneltir. Bir sınır vardır orada. Anneyle bunu konuşmak zaten ona suçluluk verir üstbenliksel oluşum nedeniyle. Dolayısıyla babaya sorar. Daha da normal çocuk bunu akranlarına, arkadaşlarına sorar. Çünkü anne baba ile arasında bir nesil farkı vardır bu konular, mahremiyet nedeniyle anne-babalara açılmaz her şey yolunda gidiyorsa. Cinsel sınırların olmadığı durumlarda bunlar karşınıza gelir. Nesil farkı yoktur. Saygı anne babaya eksiktir. Çocuk bazen kral konumundadır evde. Dürtüler ortadadır. Çocuk babanın yerini almıştır fantezi de gibi. 

 
 
bottom of page